Osman Terzi, ticarete küçük yaşta tablacılık yaparak başlar.Belki de ondaki girişimcilik ruhunu ilk gören babası olurve ağabeyi yerine ailenin geçiminde yükü onun küçük amabu ağır sorumluluğu hakkıyla taşıyabilecek güçteki omuzlarına yükler.Yanılmaz da. Çünkü Osman Terzi, bu sorumluluğu layıkıyla yerine getirirve yarım asrı bulan ticaret hayatında önemli başarılara imza atar.Onun kaderinde bir diğer önemli nokta da bugün Türkiye’deönemli bir marka olan Zorlu Ailesi’yle yollarının kesişmesi olur. ZekiZorlu’nun, babasına; “Osman madem okumayacak bari benimle çalışsın.”teklifi Osman Terzi’nin hayatında önemli bir kırılma noktası olur.Zeki ve Ahmet Zorlu’dan çok şey öğrenir; âdeta başarıya giden yoldakitaşları burada dizmeye başlar, geleceğini inşa eder.“Biz belki üniversite okumadık ama o kültürü Semerciler’de fazlasıylaaldık.” diyerek eski dönem Trabzon ticaret kültürünün taşıdığıdeğere büyük bir özlemle atıfta bulunan Osman Terzi, başarıya gidenyolda üç temel temaya vurgu yapıyor: “Çok dürüst olacaksın, çok çalışacaksın,çok temiz olacaksın!”İş yaşamını bu temel ilkeler üzerine inşa eden Terzi, daha çok kazanmaihtimaline rağmen memleket sevgisiyle Trabzon’u terk etmez,etmeyi de düşünmez.Osman Terzi ile iş yaşamını, Trabzon’un eski ticaret kültürünü, esnafdayanışmasını, TTSO’yu ve şehrin geleceğini konuştuk.Osman Bey, ticarete nasıl ve ne zaman başladınız?Cumhuriyet İlkokulundaki eğitimimden sonra okuyamadım. Odönemde, babamın da toprak altında kalmasından dolayı maddi bakımdanzarar gördüğü için ailem beni okutmadı. Çünkü 8 kardeştik veailede ben biraz daha faal bir çocuktum. İlkokul son sınıftayken, yazlarıKunduracılar Caddesi’nde tablacılık yapıyordum. İlkokul bittiktensonra da babam bana, “Osman, sen okumayacaksın, kardeşlerine bakacaksın!”dedi.Babanız neden bunu ağabeyinize değil de size söyledi?Çünkü iki numara, yani ben daha aktiftim. Ağabeyim ortaokulikinci sınıfa gidiyordu, ben ise yeni başlayacaktım. Babam da ağabeyimiçin ‘okula devam etsin’ diye böyle düşünmüş olabilir.Böyle olunca, babamla Sayın Zeki Zorlu ve Ahmet Zorlu’nun SemercilerVelioğlu Pasajı’nda iken dostlukları vardı. Onları ailece tanıdığımıziçin Zeki Bey babama; “Madem Osman okumayacak, çalışacak;bari benimle çalışsın. Neticede biz bir aileyiz, birbirimizi tanıyoruz.”dedi.Babam da bana, “Zeki ve Ahmet Beylerle çalışır mısın?” diye sordu.“Evet.” dedim.TÜRKİYE’DE 4 TANE ÜNİVERSİTE VARDIR…Böylece 1967 yılının Eylül ayında Zorlularla birlikte Semerciler’deişe başladık. Yaklaşık 48 yıl oldu. Şükürler olsun, 48 yıldır bu ticariilişkimiz devam ediyor.Biz bu dönemde Semerciler’de ne gördük? Bizi nasıl etkiledi, dilersenizona değineyim. Bakın Türkiye’de 4 tane üniversite vardır bizimaçımızdan. Birincisi Semerciler üniversitesi, ikincisi Sultan Hamamüniversitesi, üçüncüsü Ankara’da Çıkrıkçılar yokuşu üniversitesi, dördüncüsüde İzmir’de Kemeraltı üniversitesidir.Trabzon Semerciler bu kadar önemli mi?Evet, Trabzon’da Semerciler çok etkin bir yerdi. Burada biz büyüklerimizdensaygıyı, küçüklerimizden sevgiyi gördük. Hemen hemen 50yıla yakın bu sokaklarda büyüdük.Nasıl bir Trabzon’du o günün Trabzon’u?Tüccarlığı biz burada öğrendik. Nasıl mı? Bunu size o günlerdeyaşanan bir iki olay üzerinden anlatayım. Semerciler’de veya Kemeraltı’ndaiki esnaf arkadaş birbiriyle konuşmayabilirdi. İkisinin de mağazasınınönünde sergileri var. İkisi de aynı malı satıyor. Birisi camiyegidiyor veya bir iş için ayrılıyor dükkânından, bir müşteri geliyoro sırada. O esnaf, konuşmadığı arkadaşının tezgâhına, mağazasına birmüşteri gelirse gidiyor ilgileniyor; malı satıyor, parasını alıyor ve masasınınüzerine koyuyor. Yani müşteriye, “Gel bende de aynı mal var, sanaonu satayım.” demiyor. Böyle bir esnaf kültürü, birlik beraberlik vardı.Yani küs olsa bile esnaf arkadaşının hukukunu koruyan bir komşuluk,tüccarlık anlayışı...Evet. Bir başka olay daha nakledeyim. İki esnaf, birisi biraz dahayaşlı. Birinin senedi var. Senetlerin 5’inin 3’ünü ödedi, 2’sini ödeyemiyor.İş yok. Hâliyle senet protesto oluyor. Karşıdaki komşu bununsıkıntısını görüyor. Yanındaki tezgâhtarı çağırıyor ve ona patronununsıkıntısını soruyor. Tezgâhtar, “İşler durgun; patron senedi ödeyemedi,onun için morali bozuk.” diyor.Ne kadar borcu olduğunu soruyor, öğreniyor ve kendisi bir zarfıniçinde tezgâhtara o miktar parayı veriyor. Gidip kasasına koymasınıama kendisinin gönderdiğini kesinlikle söylememesi gerektiğini tembihliyor.Neden? Mahcup olmasın diye. Terbiyeye bakar mısınız? Parakasaya koyuluyor tabii. İş yeri sahibi gelip bakıyor ki kasada para var.Soruyor. Tezgâhtar diyor ki; “Komşularımızdan birisi para gönderdi,‘Senedini ödesin, parası olunca öder dedi.’” İşte böyle bir Semercilerkültüründen geçtik. Sözün, birliğin, beraberliğin, paylaşımın, dostluğunen iyisini Semerciler’de, Kunduracılar’da büyüklerimizden gördük.Biz bu üniversiteden geçtik. Fikri olarak üniversite okumadık amabizim üniversitemiz, eğitimimiz böyle idi.ZEKİ VE AHMET ZORLU’DAN TİCARETİ ÖĞRENDİKSayın Terzi, Zeki ve Ahmet Zorlu’nun eğitiminden geçmiş bir tekstilciolarak, onlardan en çok ne aldınız? Neden gitmediniz bu şehirden?Oysa gidip daha da büyüyebilirdiniz?Evet, gidebilirdik ama gitmedik. Biz Zeki ve Ahmet Zorlu’dan ticaretiöğrendik, kültürel açıdan çok faydalandık. Zamanımızın çoğu mağazadageçerdi. Onlardan dürüstlüğü öğrendik.Ticaretin üç teması vardır; çok dürüst olacaksın, çok çalışacaksın,çok temiz olacaksın. Bu üç madde çok önemlidir.Dürüstlük derken karşınızdakine çok dürüst olacaksınız; çıkarınıziçin bundan vazgeçmeyeceksiniz, sözünüzün eri olacaksınız. Alım satımyaptıktan sonra o iş biter. Yarın mal geldi, fi yat arttı, noksandı olmaz.Alan almış, satan da satmış, iş bitmiştir.Çok temizliğe gelince; mağazanız, sattığınız mal, eviniz, kıyafetiniztemiz olacak. Her şeyiniz temiz olacak.Başarıya gelince; çok çalışacaksınız. Herkes 8 saat çalışırsa fark olmaz.Olması için 12, 15 saat çalışacaksınız ki bir fark ortaya çıksın. Bizsabahlara kadar çalışırdık. Gerçekten de çok çalıştık, bundan yılmadık.Biz çalışırken Zeki ve Ahmet Beyler de en az bizim kadar çalıştılar.Biz imalat yaptığımız dönemlerde hiçbir zaman, ‘Şu malı şöyle yapalımda çok para kazanalım.’ düşüncesinde olmadık. ‘Şu malı yapalım,kaliteli yapalım, müşteriye sunalım. Beğeniyorsa fi yatını koyarız, oproblem değil.’ derdik. Yani milleti kandırmak için mal satmadık.TAM TRABZON’DAN GİTMEYE NİYETLENDİK DERKEN…Trabzon’dan gitmemeye gelelim...Evet, gidebilirdim. Ahmet Bey de bunu söyledi ama ben ‘gideyimmi, gitmeyeyim mi?’ derken 1995 yılında otel işi oldu. O arada gitmeyebir niyetlendim ama otel işi gündeme gelince Ahmet Bey bana; ‘Osman,bunu yapalım mı?’ diye sordu. Biz de, ‘Evet, Trabzon’a bir yatırım yapalım.’dedik. ‘İyi düşün taşın.’ dedi.Neticede karar verdik, en son oteli almaya giderken Ahmet Beybana; “Bak Osman, bu iş tekstil işine benzemez. Zor iştir. Trabzon’dakalırsın, kendine güveniyorsan alalım.” dedi. Biz de 40 yaşındayız tabii,Trabzon’da şehrin göbeğine otel yapacağız, İstanbul gözümüzde değil.Hâliyle 1995’te oteli aldık, 1997’de de hizmete açtık.Sizi Trabzon’da Zorlu Otel tuttu diyebilir miyiz?Evet, öyle oldu.Sayın Terzi, TTSO öykünüze gelelim. Meclis üyeliğine hangi dallardaseçildiniz, beklediğinizi buldunuz mu?TTSO’ya ilk dönem, Allah rahmet eylesin Mazhar Afacan Bey’inilk döneminde girdim. 4 yıl meclis üyeliği yaptık. Sonraki 4 senede dekendi yönetiminde çalıştık. Bu 4 yıl severek, çok faal çalıştık. 4 yıl gerçektençok faaldi, çünkü Rusya kapısının açılması vardı.Sarp Kapısı yeni açılmıştı değil mi?Evet, bu kapsamda Rusya’ya fuarlara gittik. Sergiler açtık, kardeşşehir protokolleri imzaladık. Bir gün fuar yaparken Sayın Valimiz AlaaddinYüksel, Emniyet Müdürümüz Aydın Genç, Rize Ticaret Odası ileSochi’ye fuara gidiyoruz. Avrasya gemisindeyiz, gemi arızalandı ve 10saate yakın gemide kaldık. Valimiz bize, “Arkadaşlar moraliniz bozulmasın.Siz TTSO olarak Sochi’ye değil, Sibirya’ya da gitseniz yine desizinle geleceğim.” dedi. Onu hiç unutamam.Rusya’daki fuarlarda Rize TSO ve Trabzon TSO çok büyük ilgi gördü.Buradan getirdiğimiz ürünler çok beğenildi, orada anlaşmalar yaptık.Sibirya’dan dahi gelenler vardı. Bu işi 3 kez tekrarladık. RahmetliMazhar Bey çok girişken bir insandı.RUSLAR BURAYA GELİNCE ZAMANLA İŞİ ÖĞRENDİLER VEHÂLİYLE MALIN KAYNAĞINA GİTTİLERTrabzon’da daha sonra Rusya ile ticaret çöktü. Bunun nedeni neoldu?Bunu biraz yanlış değerlendiriyoruz; şöyle ki biz de burada çok malsattık. O dönemde kamyonlarla tekstil ürünleri sattık. Ama şu gerçeğigözden uzak tutmamalıyız, Ruslar buraya gelince zamanla işi öğrendiler.Malın nereden geldiğini sorguladılar ve İstanbul’dan, Bursa’dangeldiğini öğrendiler. Hâliyle malın kaynağına gittiler. Bunda ticaret sırasındaişi onlara öğretmemiz de etkili oldu tabii. Hâliyle büyük alıcılaryavaş yavaş İstanbul’a gittiler; orada bir Laleli piyasası açıldı. Gidipbaktılar ki Laleli piyasası çok büyük bir piyasa. Oteller, imalatçılar büyükoranda orada. Hâliyle yavaş yavaş ürünün merkezine, kaynağınagittiler. Ama bu hep, “Buradan Rusları kaçırdık, bizim yüzümüzdengittiler.” diye anlatmaya başlandı. Aslında öyle bir şey yok, işin özüadamlar işin kaynağını buldular.O dönemden sonra, mesela benim oğlum da Laleli’dedir, oradaZorlu ile birlikte tekstil fi rmamız var. BDT ve Arap ülkelerine mal satıyoruz, ihracat yapıyoruz. Yani iş devam ediyor ama Trabzon o talebikarşılayamadı.TTSO’ya geri dönelim, TTSO’nun fonksiyonu ve sizin oradaki durumunuzlailgili konuşalım.İkinci dönemde Sayın Mazhar Afacan’la birlikte olduğumuz dönemde,Oda’nın inşaat işine başladık. Dedik ki ‘Bunu yapacağız.’ Yaptıkda. Bir de bizim dönemimizde esnaf, STK’larla, üyelerimizle çokfaaldik. Çalışmalar ve araştırmalar yapıyorduk. Üniversite ile bağlantımıziyiydi. Sonra gelen arkadaşlar da bu işi yaptılar ama Mazhar Bey’inikinci dönemi kadar başarılı olamadılar diye düşünüyorum.Şu ana kadar olanların hiçbiri mi başarılı olamadı size göre?Başarılı oldular, olamadılar diyerek haksızlık yapmayalım amaMazhar Bey’in ikinci dönemi çok faaldi, farklıydı. Gerçekten de çoközel bir dönemdi. Biz içindeydik diye demiyorum ama bu dönem gerçektende çok ses getiren bir dönem olmuştur.TTSO’nun şu anda kent üzerinde, siyaset üzerinde belli bir ağırlığıvar. Yatırım adasını projelendirdi. Bazılarını kabul ettirdi ve önemlimesafeler alınmak üzere. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?Gayet iyi, tabii şu andaki yönetimi bu açıdan kutluyorum, gerçektençok iyi çalışıyorlar.TRABZON SANAYİ ŞEHRİ OLMAZ, BUNU HAYAL ETMEYELİMTrabzon’un geleceğini nasıl ve nerede görüyorsunuz?18 yıldır turizm işi yapıyoruz. Trabzon’da Karadeniz’in ilk 5 yıldızlıotelini açtık ve hâlen devam ediyoruz. Şimdi yine bölgemizde 5 yıldızlıoteller yapılıyor. Bunları da destekliyoruz.Fakat şunu kabul etmek gerekir; Trabzon sanayi şehri olmaz, bunuhayal etmeyelim. Çünkü altyapısı yok. Bir fabrika kurmak için altyapıgerekir. Biz bu işi burada yapalım dedik ama baktık ki altyapı müsaitdeğil. Mesela Manisa’da Vestel fabrikası var, inanın belki 100’den fazlaalt üreticisi var. Vestel’i gelip buraya kurarsak o 100 alt üreticiyi bulabilirmisiniz? Hayır. Hâliyle bizde sanayi olmuyor.Peki, Trabzon’da ne yapacağız? Trabzon’u turizm, ticaret ve eğitimmerkezi yapacağız diyoruz ve bu görüş herkes tarafından kabul görüyor.Arap turizminde gelecek görüyor musunuz?Evet, görüyorum. Yalnız bu çok hızlı büyüyor, özel sektör bunaayak uydurmaya çalışıyor ama kamu tarafı ve belediyeler bu büyümeyeayak uyduramıyor. Bunun sebepleri de çok açıktır. Mesela yazın çoktartışıldı, işte otel fi yatları çok pahalı diye. Pahalı satılsın, önemli olanbunun altını doldurabiliyor mu? Önemli olan budur. İşletmenin ruhsatıvar mı? Yapı kullanması var mı? Bunlara bakmak lazım.Belediyenin de altyapısı buna hazır değil. Bu kadar büyük otelleryapılıyor, çok sayıda turist geliyor. Bu sene Suudi Arabistan’dan 180charter seferi yapıldı, gelecek sene bu sayı 300 olabilir. Ama otellerdepersonel yok. Oysa yetişmiş personel olması lazım. Turizm meslekyüksekokulları, üniversite, TTSO, esnaf odaları birlikte hareket edecek;personel yetiştireceğiz ve turizme hizmet edeceğiz. Bu altyapıyıyapamadığımız veya eksik yaptığımız için arzulanan sonuçları eldeedemiyoruz.TRABZON HÂL TABELA VE YÖN LEVHALARI İLE BİR BÜYÜKŞEHİR HAVASINA BÜRÜNEMEMİŞÖrnek olarak Akçaabat’tan Trabzon’a gelmek isteyen bir arkadaşınıza,merkezdeki Zorlu Grand Otel’i nasıl tarif edersiniz? Zorlu GrandOtel’i, Meydan Parkı’nı bulabilir mi? Bulamaz. Gerekli yön levhalarıvar mı? Yok. Konya’ya gittim, şehre girmemle sanki Mevlana Türbesi’nielimle koymuş gibi buldum. Bizde böyle mi? Trabzon hâlâ tabela ve yönlevhaları ile bir büyükşehir havasına bürünememiş.Peki Sayın Terzi, demir yolu Trabzon’a ne getirir?Demir yolu Trabzon için mükemmel olur. Doğuyla bağlantımızıgüçlendirir.Son olarak ne eklemek istersiniz?Biz 50 yıldır Trabzon’dayız, bu şehrin sevdalısıyız. Çok kazanmakiçin burayı terk etmedik. Biz eskisi gibi büyüğüne saygılı, küçüğünekarşı sevgili, dostane bir şekilde birbiriyle samimi gönül köprüsü kuranbir Trabzon istiyoruz. Çünkü biz bunu gördük, çocukluğumuzdakisamimiyeti tekrar görmek, yaşamak istiyoruz.Esnaf dayanışmasını görmek istiyoruz. Eskiden bir esnaf kendinepide yaptırsa diğer esnaf arkadaşını da düşünürdü. Böyleydi. Bu günleriözlüyoruz.Peki, çocuklarınız burada yaşayacak mı?Hayır, burada değiller. Kızım ve oğlum İstanbul’da. Küçük oğlumbasın işinde ama mezun olunca sanırım o da bizim sektörde olur.Son olarak şunu söylemek isterim; ‘Dünyaya bir daha gelsen ne olmakistersin?’ deseler emin olun yine tekstilci olurdum.Osman Bey sizlere mutlu ve mesut yıllar diliyor, teşekkür ediyoruz.Ben teşekkür ederim.