Trendyol Süper Lig’in 35. haftasında Trabzonspor, Papara Park’ta Galatasaray’ı ağırladı. Sonuç: 0-2. Ama bu skor sadece tabelada yazanı ifade ediyor. Sahadaki mücadele, hakemin kararları ve VAR odasındaki “teknik arızalar” bu karşılaşmanın asıl hikayesini yazdı.
Bu yazıyı kaleme alırken, skordan çok başka bir şeyin acısını taşıyorum. Trabzonspor yine iyi başladı, özellikle ilk yarının büyük bölümünde oyunu domine etti, pozisyonlara girdi. Visca’nın karşı karşıya kaldığı pozisyon, Mendy’nin tamamlamaya çalıştığı anlar, direkten dönen top… Ancak her şey, 44. dakikadaki o meşhur pozisyonda kilitlendi.
Edin Visca, Muslera ile karşı karşıya… Ceza sahası içinde açık bir müdahale. Muslera’nın müdahalesiyle yerde kalan Visca için hakem önce faulü dışarıda verdi. Ardından VAR devreye girdi. Umut büyüdü, “Bu defa adalet yerini bulacak” dedik. Ama ekrana gelen ofsayt çizgisi bir başka oyuncuya, pozisyonla hiç alakası olmayan bir isme çekilmişti. Tıpkı geçen hafta Kasımpaşa maçında olduğu gibi. Aynı yöntem, aynı belirsizlik. Ve sonuç: “Ofsayt” denildi, penaltı iptal edildi.
Peki bu kaçıncı?
Bu sezon sadece saha içindeki hatalarla değil, saha dışındaki müdahalelerle de mücadele eden bir Trabzonspor var. Bu takımın kaderi, sadece 11 oyuncunun performansıyla değil, VAR odasındaki çizgiyle, ekran başındaki yorumcuyla, mikrofon başındaki suskunlukla belirleniyor.
İkinci yarıda Galatasaray’ın fizik gücü, kadro derinliği ve tecrübesi ile oyunu çevirmesi kimseye sürpriz olmamalıydı. 66’da Abdülkerim, 84’te Morata… Ama maç zaten 44. dakikada bitmişti bizim için.
Trabzonspor ne kadar eksik olursa olsun, ne kadar sakatlık yaşarsa yaşasın, bu şehirde mücadele etmeye devam eder. Ancak sahada futbolun konuşulmadığı bir zeminde, hangi sistemi, hangi taktiği uygularsanız uygulayın sonuç değişmez. Çünkü artık adalet duygusu yara aldı.
Ve şunu açıkça yazmak gerekiyor:
Trabzonspor, bu sezon sahada değil, sistemin çarklarında puan kaybediyor. Hakem hataları, VAR manipülasyonları, yanlış çizgilerle alınan kararlar artık sadece “tesadüf” olarak açıklanamaz. Çünkü aynı senaryo, farklı haftalarda tekrar tekrar önümüze geliyor.
Artık soruyoruz:
Neden bu çizgiler her hafta bize farklı çekiliyor?
Neden adalet yalnızca bazı renkler için işliyor?
Ve neden Trabzonspor her seferinde “hatalı kararın” mağduru oluyor?
Bu sorulara cevap gelmedikçe, Türk futbolu sadece bir takımı değil, bir koca camiayı kaybeder. Biz Trabzonspor'uz. Sadece sahada değil, adaletsizliğe karşı da savaşırız.
Ama unutulmasın:
Sabrın sonu her zaman sessizlik değildir. Bazen fırtına olur.