Şu anda en büyük derdimiz, bu çocukları korumak.
Nasıl korumak mı? Sosyal medya denen ortamdan korumak.
Neden böyle bir yazı yazdığımı bilenleriniz mutlaka çıkacaktır.
Tahmin ettiğiniz sebepten dolayı yazıyorum.
Tekrar hatırlatmak istemem.
Trabzonspor U19 takımı, belki de gelecek adına ülke futboluna çok güzel izler bıraktı.
Bu izler, zamanla olumlu sonuçlara dönüşecektir.
Hatırlarsanız, bu çocukların ilk maçları şifreli kanalda yayınlanmıştı diye TRT’ye ciddi bir şikayet dalgası olmuştu.
Belki de TRT, istemeden de olsa, bu çocukları korumuş oldu.
Bugünden baktığımızda bunu daha net görüyoruz.
Çünkü artık bu çocuklar ünlü. En azından sosyal medya çağında çoktan ünlü oldular.
Kendi şehirlerinin dışına çıktıklarında belki tanınmayacaklar, ama o küçük sosyal medya dünyasında birçok sorunla karşılaşacaklar.
İşte Barcelona ile bizim en büyük farkımız burada:
Onlar, böyle başarıları yalnızca futbol sahasıyla sınırlı görüp, işin hem bireysel hem kolektif gelişim tarafına odaklanıyorlar.
Biz ise durumu büyütüyor, çocukların omuzlarına kaldırması güç yükler bindiriyoruz.
Belki hepsi birer süper yıldız olmayacak, ama çoğu futbolcu olarak hayatına devam edecek.
Bu süreçte uzak durmaları gereken insanlar ve ortamlar olacak.
Onların tek derdi, futbol olmaya devam etmeli.
İşte bu yüzden, en başta sosyal medyanın zararlı etkilerinden korumamız gereken bir nesil var karşımızda.
Trabzonspor U19 takımı, ülke futbolu için büyük bir umut oldu.
Bu umudu büyütmenin yolu, onları koruyarak, sadece futbola odaklanmalarını sağlayarak mümkün olacak.